Diamon Eros, aslında bir kişi değil, bir misyon tarifidir. Akılda yaşamak yerine
kalpte yaşamayı öğretmeyi misyon edinmiş bir görevli… Üç kitabının ismiyse
yazımızın başlığı oldu; ‘Kimin Hayatını Yaşıyorsan Bir Cümle Farkındalıkla
Kalbini Şifalandır…’
Kalbin Şifası, Bir Cümle Farkındalık ve Kimin Hayatını Yaşıyorsun? kitaplarının
yazarı Diamon Eros ile konuştuk…
Diamon Eros kimdir?
Diamon, Yunan Mitolojisi’nde kullanılan bir isim. Sokrates’in tanımına göre Zeus’un
bir insandan dünyaya gelen oğlu. Tabii bir de Zeus’un karısı var, Tanrıça Hera. Hera,
Zeus’un bir oğlu olduğunu geç fark ediyor. Zeus’un çapkınlık yaptığını da dolayısıyla
geç fark ediyor. Fark ettiğinde Zeus’ un oğlu Diamon artık genç bir delikanlı. Bunu
fark ettiği zaman Zeus‘un Diamon’un annesiyle de hala görüştüğünü fark ediyor.
Bunu kadınsal bir kıskançlıkla şöyle düşünerek önlemeye çalışıyor. Diamon’u ben bir
görevle başımdan uzaklaştırayım. Böylece Zeus da annesiyle görüşmez. Tanrıça
olduğu için yetkisini kullanarak, Diamon’u bir görevle uzaklaştırıyor. Atadığı yer,
babasının dahi gidemeyeceği bir yer. Bizim bugün araf dediğimiz yer. Görevi ise
öldükten sonra yolunu kaybeden ruhlara ışığın yolunu göstermek. Eros ise aşkın ve
sevginin tanrısı. Diamon kayıp ruhlara ışığın istikametini gönderiyor, ama gösterdiği
istikamet Eros’ un istikameti. Yani aşka ve sevgiye doğru yol gösteriyor. Böylelikle
yeni gelen rujlar Eros’a doğru yollarını bulmaya gidiyorlar. Diamon Eros aslında bir
isim değil, bir misyon tarifi… Akılda yaşamak yerine kalpte yaşamayı öğretmeyi
misyon edinmiş bir görevli…
Kimin Hayatını Yaşıyorsun, Bir Cümle Farkındalık ve Kalbin Şifası adında
kitaplarınız var. Aynı zamanda Kalbin Şifası adında bir şifa terapisi
öğretiyorsunuz. Kalbin Şifasını biraz konuşabilir miyiz? Kalpte yaşamak
fikrinden mi Kalbin Şifası doğdu?
Kalbin şifası 1999 yılında İstanbul’ da bir deprem oldu. Büyük bir deprem… Çok
sayıda insan kaybettik. Benim için çok üzücüydü. Ben ertesi gün arabamla
Avcılar’dan Gölcük’e kadar bütün yol boyunca E-5 kenarında olan yıkıntılara baktım.
Bir taraftan gidiyorum, bir taraftan zaptedemediğim göz yaşlarım akıyor. Feci bir
durumdu. O gün bana bir şey oldu. O günden sonra hani bir laf vardır. Bir gün bir şey
olur ve bir daha asla eskisi gibi olmazsınız diye. O gün benim hayatımda bir
kırılmaydı. Çalıştığım şirket beni İstanbul’dan İzmir’e tayin etmek istiyordu. Ben hiç
gitmek istemiyordum, fakat zorunlu olarak gitmek zorunda kaldım. İzmir’e tayin
olduğumda bir arkadaşım beni ziyarete geldi. Ben de otur sandalyeye kapat gözlerini
dedim ve başının etrafında yaklaşık 5-10 dakika ellerimi hiç dokundurmadan
gezdirmeye başladım. Ne yaptığımı da, neden yaptığımı da bilmiyordum.
Daha önceden herhangi bir şifa öğretisi biliyor muydunuz?
Hayır. Hiçbir şey bilmiyorum. Bunun bir şifa terapisi olduğunu da bilmiyorum. Sadece
iç güdüsel olarak böyle bir şeyi yapınca geçeceğini hissediyorum.Yaptım. Aç dedim
gözlerini, tamam bitti. Ne oldu, dedim . Vallaha iki gündür çok ağrım vardı, şimdi
ağrıdan eser yok ve şu anda yeni uykudan kalkmış gibi dinç hissediyorum kendimi.
Arkadaşım sen şifacısın dedi. O ne demek, dedim. Biraz bahsetti. O andan sonra
ruhsal konularla ilgili merakım doğdu. Enerjisel şifa, ruhsal konularla ilgilenmeye
başladım. Bir gün de 300-400 sayfalık kitaplar okuma açlığı ile beraber böyle bir
yolculuğum başladı. Kısa bir süre sonra iç güdüsel olarak yaptığım bu yöntemle şifa
yapıyordum. Kendi içsel akan bilgilerimle oluşan kalbin şifası yöntemini eğitim olarak
da vermeye başladım. Bugün Türkiye’de kitabı yazılmış tek şifa ekolüdür.
‘Kimin Hayatını Yaşıyorsun’, ‘Bir Cümle Farkındalık’ ve ‘Kalbin Şifası’ adında üç
tane kitabınız var. ‘Kalbin Şifası’ Kitabını ne zaman yazdınız?
Kitap Kalbin Şifası adıyla Diamon Eros imzasıyla çıkalı bir ay oldu.
Neden kendi adınızı kullanmıyorsunuz?
Benim adım hiçbir yerde geçmiyor. Hiçbir yerde de kullanmıyorum zaten. Sen
çekilirsen aradan tecelli eder Yaradan. Ben de aradan kendimi çekmeye çalışıyorum.
Aradan çekilirsem Yaradan tecelli eder diye düşünüyorum.Dolayısıyla kalbin şifası
eğitimi böyle doğdu.
Kalbin Şifası eğitiminin içeriğinden bize biraz bahseder misiniz?
İki günlük bir eğitim. Bu iki günün içinde çok bilgi paylaşıyoruz. Şifayı küçücük
konuşuyoruz çünkü insan önce hakikatin ne olduğunu, kendinin kim olduğunu,
Yaradan’ın kim olduğunu ve yaratımın nasıl olduğunu anlaması gerekiyor. Yani
insanın bildiği ve inandığı şeyleri biraz alt üst edecek bir eğitim. Şemsin Tebrizi’ nin
dediği gibi hayatımın alt üstüne gelir diye korkma. Nerden bileceksin hayatının altının
üstünden daha iyi olmadığını. Bunları konuştuktan sonra iki farklı bilimsel yöntemle
insanın ve bu kainatta dahil olmak üzere hiç var olmadığını konuşuyoruz. Biz bir rüya
görüyoruz şu an.Bütün insanlık…herkes bir rüya görüyor. Biliyorsunuz son birkaç
yıldır boyut geçişinden bahsediliyor. Bu boyut geçişinde olacak şeyin rüyadan
uyanmak olduğu düşünülüyor. Çok da haksız bir düşünce değil. Fakat yeni bir
rüyanın içine uyanmak gibi olacak bu. Koşullar değişecek, şartlar değişecek ve yeni
bir rüyaya uyanacak insanlık.buna uygun olanlar…Olmayanlar değil. Aynı anda, aynı
zeminde, aynı mekanda herkes olacak fakat herkesin algısı bilinç genişliği değişecek.
Dolayısıyla boyut değiştirmek burada terk edip başka bir yerde var olmak gibi bir şey
olmayacak. Bilgi olarak bunu da söyleyelim.Bunun dışında eğitimin içinde biz
kendimizi arındırmadıkça şifayı bir başkasına yapmamız da çok yarar sağlamadığını
konuşuyoruz. O yüzden öncelik olarak kendimizi arındırmakla ilgili antremanlar
yapıyoruz.
Eğitimin içeriğinde hangi başlıklar var?
Dürüstlük diyeti, farkındalık çalışmaları, nefes çalışmaları en önemlisi de sevmek var
çünkü şifanın kaynağı sevgi. Arkasından enerjiyi ve evreni konuşuyoruz. İnsanın
evrenle uyumunu konuşuyoruz. Rüya desek bile iki rüya arasında dengesel uyum
var. Bu oyunda hangi tıkanıklıkların insanı hasta ettiğini konuşuyoruz. Aslında hiç
olmamasına rağmen bir insiyasyon gerçekleştiriyoruz.
İnsiyasyonun hiç olmaması ile ne demek istediniz ?
Hiç kimse sizde olmayan bir şeyi dışarıdan size veremez. Dolayısıyla biz sadece
olanın açığa çıkmasını sağlıyoruz. Bir üstat sadece sizde olanın açığa çıkmasını
sağlayabilir. Biz de aslında bunu yapıyoruz. Ben sana şifa verdim, seni şifacı yaptım
söylemi uygun değildir. Olan sende olanı açığa çıkarmaktır. Eğitimin ikinci gününde
ise bol bol uygulama yapıyoruz. Kendi aktardıkları şifayı kendi arkadaşlarına
aktarıyorlar. Hem kendi aktardıklarını hem de arkadaşlarının kendilerine aktardıklarını
alıyorlar.
Ben sizin birkaç eğitiminize katıldım. ‘Sözün Büyüsü’ eğitiminiz sırasında
cümle olarak kurduğum olumlu bir mesajın yaşamımda tecrübeye geçtiğinde
zihnimde daha önce yerleşmiş olan başka bir mesaj yüzünden engellenmiş
olduğunu fark ettim. Hem de sol bacağımda bir rahatsızlık belirtisi vardı. Bu
semineriniz sırasında büyük ölçüde şifalandı. Bize biraz da Sözün Büyüsü
eğitiminizden bahseder misiniz?
Elbette… İster ücretsiz seminerler olsun; ister eğitimler olsun bütün etkinliklerime
başlamadan evvel şifayı aktarmaya niyet ederek başlarım Aynı anda şifa kanallarını
açıp benimle birlikte olan bütün herkesle bu şifa alışverişini gerçekleştirmeye
başlarım. Dolayısıyla benim seminerlerimde birçok ilginç şifalanmalar gerçekleşmiştir.
Ne mutlu ki bana siz de onlardan birisiniz.
Sözün Büyüsü eğitiminin içinde hatırlarsanız insanların bir bardak su olduğunu
konuştuk. Karşıdaki insanın da başka bir bardak su olduğunu ve öteki suyla nasıl bir
etkileşim içinde olduğunu da konuştuk. Yani biz sadece var olmakla bile karşımızdaki
insanları dönüştürebiliyor, etkileyebiliyoruz. Nitekim son yıllarda bir çok kanal
mesajlarında birçok üstadın paylaştığı bilgilerde ışık işçileri siz olduğunuz gibi durun.
Bir şey yapmak zorunda değilsiniz. Varlığınız bile orda bir dönüşüm yaratır der. Evet
sizin de varlığınız, benim eğitimime katılanlar da bu ışıktan yararlanıyorlar. Siz
kendinizi muhafaza edip şifaya kanal olmak üzere hazır tuttuğunuz anda mucizeler
gerçekleşmeye başlıyor.
Bugün bir başka semineriniz için buradayım. Bugünkü seminerinizin adı nedir?
Bizlere neler anlatacaksınız?
Bugün hayatımızdaki ‘İşaretleri Okuma Sanatı’ adında bir atölye yapıyoruz. Bu
atölyemizde de doğduğumuz andan itibaren başımıza gelenlerin bize ne anlatmaya
çalıştığını okumayı öğrenmeye çalışıyoruz. Doğduğumuz anda bir planın içinde
Dünya’ya geliyoruz ve bu plan yaşam dersimiz oluyor. Bu yaşam dersimizi
verebilmemiz için o bilgiye sahip olmamız , işaretleri okumamız gerekiyor. En kaba
işaretlerden en ince işaretlere gelene kadar başımıza neler geliyor, kısır döngüleri
neden yaşıyoruz, bazı şeylerin içinden neden çıkamıyoruz, göremediğimiz ne bunları
okumaya çalışıyoruz. En nihayetinde önümüze yaprak bile düşse bunun bizim için
mutlaka bir işaret olduğunu anlıyor ve bizim için ne anlama geldiği üzerine tefekkür
ediyoruz, derin düşünme yapıyoruz. Neyi kavramamız gerektiğini hatırlıyoruz. Biz bir
veya birkaç yaşam dersi için dünyaya geliyoruz ama bu dünyada bulunan herkesin
tek bir ortak yaşam dersi var. Başka derslerimiz var ama bu ortak yaşam dersimiz
koşulsuz sevgiyi deneyimlemek üzerine. Bu dünyada olmazsa olmaz yaşam dersi
koşulsuz sevgidir. Bunu verdiğimiz zaman en asgarisinden beşinci boyutu
deneyimlemeye başlayabiliyoruz.Bir yere gitmiyoruz.Yine buradayız ama koşulsuz
sevgiyi bu boyutta tecrübe edebileceğimiz için önce bu dersi anlamamız gerekiyor
ama bunun dışında bollukla, cesaretle, güçle ilgili bir çok başka konuda da dersimiz
olabilir. İlaveten bir de bu dersimizi vermeye çalışıyoruz.
Koşulsuz Sevgi deyince her öğretinin içinde herkes koşulsuz sevgi diyor.
Koşulsuz Sevgiye en yakın deneyim çocuklarla yaşanan ama onda bile bir
koşul var. Şunu yaparsan bunu yaparım gibi… Diamon Eros’ un baktığı
pencereden Koşulsuz Sevgi nedir?
Evladınıza şunu söyleyebilirsiniz. Sen ne yaparsan yap seni seviyorum. Başka
insanlara göre dünyanın en kötü şeyini de yapmış olabilirsin. Ben seni bunlarla
birlikte seviyorum Benim sana olan sevgimi hiçbir şey değiştiremez. İstersen bana
bile çok kötü bir şey yapabilirsin. Ben yine de seni seviyorum. Koşulsuz Sevgiyi
şöyle düşünebilirsiniz. Bütün beklentilerinizi çıkartın içinden. Ne varsa beklentiye dair.
Yemeğini yersen, sınıfını geçersen, oyuncaklarını dağıtmazsan…v.s. hani çocuk
adına söylüyoruz veya sevgiliniz üzerinden bakın. Beni sinemaya götürürsen, bana
şunu alırsan, bana şöyle davranırsan gibi bütün beklentilerinizi çıkardığınızda geriye
kalan sevgi koşulsuz sevgi…
En büyük hayaliniz nedir? Bir hayaliniz var mı?
Beni gerçekten çok heyecanlandıran bir hayalim var. Türkiye’de bir ruhsal yaşam
köyü oluşturmak hayalim var. Bu yaklaşık 40 haneli müstakil, her birinde ruhsal bir
öğretmenin yaşayacağı ortasında bir anfi tiyatrosu olan , 40 odalı bir pansiyonu olan,
bir tarafında bahçeler olan bir proje hayalim var. Bu bahçede doğal ürünler
yetiştirilecek. Her bir ruhsal öğretmenin yaşamsal bir görevi de üstleneceği, birinin
ekmek pişireceği, birinin sebze bahçesiyle ilgileneceği, birinin duvar boyayacağı ama
aynı zamanda oraya dışarıdan gelen kafilelerin her birinin konusu gereği eğitimler
vereceği bir yaşam alanı olacak. Burada insanların uyanışına, farkındalıklarının
yükseltilmesine katkı sağlanacağı, herkesin branşında üstad olduğu bir yaşam köyü
oluşturma hayalim var. Bunu da en yakın zamanda gerçekleştirebilmeyi diliyorum.
Hayaliniz bir harika. Gerçekleştiği halini hayal etmek çok keyifli. Son bir sorum
var. Seminerlerinizi nerelerde veriyorsunuz? Size ulaşmak istediklerinde
kitaplarınız dışında nasıl ulaşabilirler?
İstanbul’da Kalbin Yoku Kişisel Gelişim Merkezi’nde, Ankara’da Kuantum Atölye ve
Remkod Kişisel Gelişim Merkezi’nde, Antalya’da Anka Meditasyon’da, İzmir ‘de
Stüdyo Bir Kişisel Gelişim Merkezi’nde seminer, eğitim ve atölye çalışmalarım,
bireysel şifa terapilerim oluyor. Hemen hemen her ay bu merkezlerde dostlarla
buluşuyoruz. Onun haricinde facebook ve twitter hesaplarından Diamon Eros olarak
ekleyebilirler. Oradan da vakit buldukça yanıt veriyorum. Şimdiye kadar yanıt
vermediğim kimse olmadı. Bildiğim kadarıyla yanıtlamaya çalıştım. Arzu ederlerse
oralardan da ulaşabilirler.
Bu röportajımız ne mutlu ki özel bir sayımızda, 100. sayımızda yayınlanacak.
Benim için de ayrı bir keyif oldu. Zaman ayırdığınız için gönül dolusu teşekkür
ediyorum. Son olarak okuyucularımıza iletmek istediğiniz bir mesajınız var mı?
Kendiniz olun. Kendinizi kalbinize teslim edin. Arzularınıza teslim edin.
Görmeyeceksiniz, duymayacaksınız ama attığınız her adımda ayağınızın altında bir
zemin oluşacak. Sadece güvenin. Yaradan’a ve yaratıma güvenin. Yol buradadır.
O güzel enerjinizin, 100. sayının içinden şifa olarak akmasına, her okuyana
Kalbin Şifası’ nın ulaşmasına niyet ederek tekrar buluşmak üzere kucaklaşalım
mı?
Elbette kucaklaşalım…

